
İSTANBUL’UN YEDİ TEPESİ VE ŞEHRİN SİLÜETİNE YOLCULUK
Pek çok edebî eserde, şiirde ve anlatıda geçen İstanbul’un yedi tepesi, şehrin yüzyıllar boyunca şekillenen kültürel dokusunu simgeler. Birçok medeniyetin izlerini taşıyan bu kadim şehirdeki tepeler; antik çağlardan günümüze, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu Dönemleri’nde inşa edilen önemli yapılarla birlikte anılır. Peki, size bu yedi tepenin hangileri olduğunu sorsak, hepsini sayabilir misiniz? Cevabınız “hayır” ise, doğru yanıtları bu yazımızda bulabilirsiniz…

İstanbul’un en bilinen tepesi, Topkapı Sarayı’nın bulunduğu Sarayburnu Tepesi’dir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllar boyunca yönetim merkezi olarak kullandığı bu tepe, Bizans İmparatorluğu’na ait önemli yapılara da ev sahipliği yapar. Ayasofya Camii, tarihî Hipodrom (At Meydanı) ve Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanına uzanan yolların başlangıç noktası kabul edilen “Milyon Taşı” bu tepede yer alır. Ayrıca İbrahim Paşa Sarayı, Sultanahmet Camii, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Cağaloğlu Hamamı ve Sirkeci Garı da bu tepenin üzerinde bulunan diğer önemli tarihî yapılar arasındadır.

Sarayburnu’ndan sonra İstanbul’un silüetinde en çok öne çıkan ikinci tepe, Süleymaniye Tepesi’dir. Haliç kıyılarından yukarı doğru çıkıldığında ulaşılan bu tepede, Mimar Sinan’ın başyapıtı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük, en görkemli camilerinden biri olan Süleymaniye Camii ve Külliyesi yer alır. Tepedeki bir diğer önemli yapı ise, 16. yüzyılda II. Bayezid Dönemi’nde inşa edilen ve dönemin dinî ve mimari anlayışını yansıtan Beyazıt Camii’dir. Ayrıca, geçmişte Harbiye Nezâreti olarak kullanılan ve günümüzde İstanbul Üniversitesine ev sahipliği yapan yapı da bu tepe üzerinde yükselmektedir.

Çemberlitaş Tepesi, İstanbul’u farklı bir açıdan görebileceğiniz, tarihî yapılarla dolu önemli bir bölgedir. Bu tepede hem Roma hem de Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerine rastlamak mümkündür. Roma Dönemi’nden günümüze ulaşan Çemberlitaş Sütunu, bu bölgenin en dikkat çekici yapılarından biridir. İstanbul’daki ilk barok tarzı cami olan Nuruosmaniye Camii de bu tepenin üzerinde yer alır. Dünyanın en eski ve en büyük çarşılarından biri olan tarihî Kapalıçarşı da burada konumlanmıştır. Çeşitli hamamlar, hanlar ve dinî yapılarla çevrili olan bu tepe; Yeni Camii, Çorlulu Ali Paşa Camii ve Medresesi, Binbirdirek Sarnıcı, Çemberlitaş Hamamı, Çinili Han ve Mısır Çarşısı gibi pek çok önemli yapıya ev sahipliği yapar.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Bizans Dönemi’nde Havariyyun Kilisesi’nin bulunduğu bu tepeye Fatih Camii ve Külliyesi’ni inşa ettirmiştir. Bugün “Fatih” adını taşıyan ilçe ismini bu önemli yapıdan alır. Fatih Tepesi hem Bizans hem de Osmanlı Dönemleri’nin en önemli kesişim noktalarından biridir. Bölgede, Bizans İmparatorluğu’nun son yıllarına ait surlar ve yapılar hâlen görülebilmektedir.

Yavuz Selim Tepesi, İstanbul’un tarihî surlarının hemen yanı başında, Fener ve Balat semtlerinin çevresinde yükselir. Bu tepede, Kanuni Sultan Süleyman’ın babası Yavuz Sultan Selim adına, Mimar Sinan’a yaptırdığı Yavuz Selim Camii ve Külliyesi yer almaktadır. Tepede bulunan bir diğer önemli yapı ise, Türk-İslam mimarisinin dikkat çekici örneklerinden biri olan Sultan Abdülmecid Türbesi’dir.

Tarihî ve kültürel zenginliklerle dolu İstanbul’un altıncı tepesi olan Edirnekapı Tepesi’nde, Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan adına inşa ettiği cami âdeta bir taç gibi yükselir. Bu tepede ayrıca, Bizans Dönemi’nden kalma dört büyük su sarnıcından biri olan Aetios Sarnıcı (günümüzde Vefa Stadyumu) yer almaktadır. Diğer önemli yapılar arasında; 4. yüzyılda kilise olarak inşa edilen, 16. yüzyılda Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye dönüştürülen Kariye Camii ile 10. yüzyıldan kalma Bizans yapısı Tekfur Sarayı bulunmaktadır. Bu tarihî yapılar hem İstanbul’un geçmişine tanıklık eder hem de şehrin zengin kültürel mirasını yansıtan en önemli eserler arasında yer alır.

Kocamustafapaşa Tepesi, İstanbul’un tarihî surlarının hemen dışında, şehrin Trakya yönüne doğru uzanan tek tepesidir. Panoramik bir şehir manzarası sunan bu tepe, adını Osmanlı Dönemi’nin önemli devlet adamlarından Koca Mustafa Paşa’dan alır. Tepede yer alan tarihî yapılar arasında Kocamustafapaşa Camii ve çevresindeki külliye öne çıkar. Bölge hem Bizans hem de Osmanlı Dönemleri’nden izler taşıyan ve farklı kültürel katmanların zamanla iç içe geçtiği bir yer olmuştur. Osmanlı Dönemi’ne ait çeşitli mezarlıkların yanı sıra, Sadrazam Cerrah Mehmed Paşa’nın 1593 yılında Mimar Sinan’ın kalfalarından Davud Ağa’ya yaptırdığı Cerrahpaşa Camii de bu tepede yer alır. Ayrıca, Haseki Külliyesi de bu bölgenin önemli yapıları arasındadır.
263 okunma